Ana içeriğe atla

“Anlam Kafesi Kurma:” Dokunmatik ekranlı cihazlar üzerinden insan-insan ve yazılım-insan etkileşimlerinin kavram gelişimine etkileri (Doktora tezi)*

Özet
Çocukların kavramlaştırmaları algısal benzerlikleri tarama becerilerine mi dayanır? Yoksa kavramları başkalarından mı öğrenirler? Başka bir ihtimal, kimi durumlarda algısal benzerliklerin, kimi durumda ise kültürel öğrenmenin belirleyici olmasıdır. Bu çalışmada öne sürülen model, Anlam Kafesi Kurma (AKK), literatürdeki bu bakış açılarını eleştirerek, kavramlaştırmayı, zihinsel temsilleri sosyal etkileşim bağlamında bir dizi yukarıdan aşağıya işlemle örgütleme becerisi olarak tanımlamaktadır. Aynı zamanda bu örgütlemenin algısal deneyimlerimizi yeniden biçimlendirdiğini de iddia etmektedir. Bu çalışmanın ampirik amacı, AKK çerçevesinde insan-insan ve insan-bilgisayar etkileşimlerinin üç ve beş yaş çocuklarının kavramlaştırma performansları üzerindeki etkilerini incelemektir. Bu amaç doğrultusunda, kavramlaştırma performansını ölçmek üzere tablet bilgisayar veya ahşap bloklarla kullanılabilen yeni bir blok sınıflama görevi geliştirilmiştir. Deney 1’de (N = 60), ahşap bloklar üzerinden AKK çerçevesinde desteklendiklerinde çocukların kavramlaştırma performanslarının arttığı görülmüştür. Öyle ki bu destek, üç yaş çocuklarını beş yaş seviyesine çıkarmıştır. Ayrıca bu etkinin, ortalama 2.36 gün sonra gücünü yitirse de, hem ahşap bloklarda hem sanal ortamda hala görece yüksek performansa neden olduğu anlaşılmıştır. Deney 2’de (N = 90), ilk deneydeki görevin tablet bilgisayar versiyonu üzerinden bir insan veya bilgisayar tarafından AKK çerçevesinde desteklenen çocukların kavramlaştırma performanslarının aynı derecede arttığı görülmüştür. Bu destek, üç yaş çocuklarını yine beş yaş seviyesine çıkarmıştır. Bu seviyenin ortalama 2.36 gün sonra hem ahşap bloklarda hem sanal ortamda hala korunduğu gözlenmiştir. Deneylerde gözlenen mikrogenetik etkilerle birlikte bu sonuçlar, diğer yaklaşımların öngörülerinden ziyade AKK’nin öngörülerine oturmaktadır. Sonuç olarak çalışma, kavramlaştırmadaki en etkili unsurun kaynak (insan ya da bilgisayar) veya modalite (gerçek ya da sanal) değil, tam etkileşimsel pedagojik karşılıklılık olduğunu işaret etmiştir.
Anahtar kelimeler: Kavram gelişimi; Kavramlaştırma; Sosyal etkileşim; İnsan-bilgisayar etkileşimi; Evrim; Kültür.

“Setting up the Cage of Meaning:” effects of human-human and software-human interactions on conceptual development via touchscreen devices (Unpublished PhD. dissertation)

Abstract
Are children's conceptualizations based on their skills of scanning perceptual similarities? Or do they learn concepts from others? Another possibility is that in some cases the perceptual similarity, in other cases cultural learning may be decisive. The model proposed in this study, Setting up the Cage of Meaning (SCM), criticizes these views in the literature and defines the conceptualization as the ability to organize mental representations through a series of top-down processes in the context of social interaction. At the same time it claims that this organization reshapes our perceptual experiences. The empirical objective of this study is to examine the effects of human-human and human-computer interactions on the conceptualization performances of three- and five-year-old children in the framework of SCM. For this purpose, a new block classification task has been developed which can be used with tablet computers or wooden blocks to measure conceptualization performance. In Experiment 1 (N = 60), children's conceptualization performance increased when they were supported in the framework of SCM over wooden blocks. So much so that this support raised three-year-olds to the age of five. It was also understood that, although this effect lost its power after an average of 2.36 days, it still caused relatively high performance both in wooden blocks and in the virtual environment. In Experiment 2 (N = 90), it was seen that the conceptualization performance of the children supported by a human or computer in the framework of SCM over the tablet computer version of the task used in the first experiment increased at the same rate. This support raised three-year-olds to the age of five again. This level was observed to be preserved both in wooden blocks and in virtual environment after 2.36 days on average. These results, together with the microgenetic effects observed in the experiments, are predominantly predicted by SCM rather than other approaches. In conclusion, the study pointed out that the most effective element in conceptualization is interactive pedagogical reciprocity, not source (human or computer) or modality (real or virtual).
Keywords: Conceptual development; Conceptualization; Social interaction; Human-computer interaction; Evolution; Culture.

* Yıldız, T. (2017). “Anlam Kafesi Kurma:” Dokunmatik ekranlı cihazlar üzerinden insan-insan ve yazılım-insan etkileşimlerinin kavram gelişimine etkileri. Yayımlanmamış doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. (.PDF)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilimsel teori, yasa ve hipotez nedir?*

“Adso, her şeyin cevabını bilseydim, Paris’te ilahiyat öğretiyor olurdum.” William of Baskerville, Gülün Adı “Bir şey teoriyse hakikat değildir” diye yaygın bir küçümseme ifadesi var. Bu ifade, son günlerde yeniden alevlenen “avam evrimcilik-yaratılışçılık” atışmasında yine dillere pelesenk edildi. Aslında tespit doğru ama niyet edildiği manada değil. Önce şunu açıkça belirtmekte fayda var: Biliminsanları, hakikate doğrudan ulaşmanın değil, hakikate yaklaşmanın mümkün olduğunu düşünürler. Evet, özellikle modern bilim, her şeyin bilinebileceğini umar ancak bu yolla hakikate yaklaşmanın sonsuz bir çaba olacağını da bilir. Hakikati bilmeye çalışırken, her zaman bilmediğimiz şeyler karşımıza çıkacaktır. O yüzden bu yol bitmez. İşin felsefesi bu. Teori nedir ne değildir, bunu açıklamaya geçmeden evvel yine dillere pelesenk edilen başka bir kalıp ifadeyi daha analım: "Teori kanıtlanırsa yasa olur." Bilimde böyle bir şey yok. Kim uydurmuşsa artık. Teori, kanıt ve yasanı

Dijital teknoloji bağlamında insan ve öğrenmesinin psikolojisi üzerine*

Bu metni nerede okuduğunuzu bilmem imkansız ama şundan eminim: Evinizde, parkta, kütüphanede, okulda, arabada, uçakta, gemide, her neredeyseniz, çevrenizi elektrik enerjisi taşıyan kablolar sarmış durumda. Hatta bazıları ışık iletiyor. Çevrenizdeki makineler bu enerjiyle çalışıyor. Çoğumuz, çalışırken, eğlenirken, öğrenirken bu makinelerden bazılarıyla doğrudan ve/ya devamlı olarak temas halindeyiz. Evet, bilgisayarlar, ekranlar, dolayısıyla çipler her yerde. Bugün yeni doğanların ilk gördüğü şeylerden biri doğumhanelerdeki bilgisayarlar ile saniyede onlarca defa yanıp sönen milyonlarca minik renkli ampulden oluşan ekranları. Bugün bebekler, daha anne karnındayken, doğal sesler kadar hoparlörler tarafından oluşturulan sesleri de duyuyor; doğrudan bir müzik aletinden gelen seslerden çok, genellikle bir telefon ya da televizyondan gelen seslerle ilk müzik deneyimini yaşıyor. Birkaç kuşaktır insanlar, makinelerin domine ettiği bu çevreye daha doğmadan maruz kalmaya başlıyor. Hepimiz her a

Boyut değiştirerek eşleme görevinde boyutlar aynı objenin sıfatları olursa üç yaş çocuklarının performansı artar mı?*

Özet Boyut Değiştirerek Kart Eşleme (BDKE) görevi, bir kural kullanımından diğerine geçiş becerisini (bilişsel esneklik) ölçer. Üç yaş çocukları, literatürde yaygın olarak kullanılan bu görevde genellikle başarısız olurlar. Ancak görevde kullanılan kartlardaki şeylerin boyutları ayrıştırıldığında üç yaşların performansı yükselmektedir. Bu fenomene dair iki yakın hipotez söz konusudur: Yeniden tanımlama ve zihinsel dosyalar. Bu çalışmanın amacı, BDKE görevi üzerinde yapılan farklı manipülasyonlarla bu iki hipotezi sınamaktır. Çalışmaya katılan üç yaş çocuklarına (N = 38), orijinal BDKE ve buna özdeş objelerin kullanıldığı bir versiyon ile kart yerine sürekli bir objenin ve buna özdeş kartların kullanıldığı iki versiyon daha olmak üzere dört görev uygulanmıştır. Sürekli şeyin kullanıldığı versiyonlarında eşleme o şeyin iki özelliği üzerinden yapılmıştır. Sonuçta bu görevler arasında anlamlı bir fark gözlenmemiştir. Ancak grup 42 aydan küçük ve büyük üç yaşlar olarak ikiye ayrıldığında,