Bir sezon diziyi bir gecede bitirip üç saatlik oyunda sıkılmaktan korkmak: Dikkat ekonomisi ve tiyatronun imtihanı*
Tiyatro fuayesinden çıkıp eve, Netflix ekranının karşısına geçtiğimizde tuhaf bir zaman kayması yaşıyoruz. Aynı insan, evinde bir dizinin sekiz bölümlük bir sezonunu tek gecede, nefes almadan “yutup” bitirebiliyor. Ama gelin görün ki ertesi gün tiyatroya gidip iki perdelik, topu topu üç saatlik bir oyuna girdiğinde, daha yirminci dakikada koltuğunda kıpırdanmaya, saate bakmaya başlıyor. “Gençlerin dikkati dağıldı, artık kimse odaklanamıyor” deyip geçiştirilecek kadar basit bir mesele değil bu. Zamanla, dikkatle ve sanatla kurduğumuz ilişki kökten değişti. İşin görünen yüzü belli: Netflix bize kontrolün bizde olduğu illüzyonunu satıyor. “Bir bölüm daha, hadi bir tane daha…” derken gece akıp gidiyor. Kumanda elimizde, patron biziz. Oysa tiyatro ve sinema, zamanı bizden talep eder; "sekizde başlayacağım, on birde biteceğim ve bu sürenin ritmi bana ait" der. Dijital platform seyircisi “play” ve “pause” tuşlarıyla zamanın efendisi olmaya alıştı bir kere. Tiyatro salonunda ise o ko...